Avrupa, geçmişte yaşadığı derin ahlaki krizlerden ders alarak yeniden toparlanmış ve toplumun genelinde ahlaklı bir yaşamı teşvik etmeye başlamıştır.
Bu dönüşüm, özellikle eğitim, kültür ve sosyal politikalarla desteklenmiş ve nihayetinde bireylerin kişisel sorumluluklarını yeniden hatırlamaları sağlanmıştır. Ancak Türkiye’de yaşanan ahlaki çöküş, farklı bir dinamikle karşımıza çıkmakta ve modernlik ile ahlaksızlık arasındaki yanlış bağlantılarla beslenmektedir. Türkiye'deki bazı kesimler, modernliği yanlış anlamış ve yozlaşmayı bir tür özgürlük olarak görmeye başlamıştır.
Açık giyinmenin, içki içmenin veya diğer benzeri davranışların modernliğin bir gereği olduğu yanılgısına kapılanlar, aslında öz değerlerimizden ve toplumsal normlarımızdan uzaklaşmaktadır. Oysa ki modernlik, sadece dışsal bir görünüm veya belirli davranış kalıplarından ibaret değildir.
Modernlik, aynı zamanda düşünce yapısında, yaşam tarzında ve topluma katkı sağlama noktasında da ileri gitmeyi gerektirir. Bir toplumun modern olması, ahlaki değerlerinden ödün vermesi anlamına gelmez. Tam aksine, gerçek modernlik, ahlaki değerlerle harmanlanmış bir bilinçle mümkündür.
Bir bireyin veya toplumun modern olduğunu iddia etmesi, onların daha saygılı, daha dürüst ve daha sorumlu davranmalarını gerektirir. Ahlaki değerler, toplumsal huzurun ve düzenin temel taşlarıdır. Bu değerlerden uzaklaşmak, aslında modernleşmek değil, bir nevi gerilemek anlamına gelir.
Avrupa’nın geçmişte yaşadığı ahlaki krizlerden ders çıkararak yeniden bir ahlaki uyanış yaşaması, bizim de dikkate almamız gereken bir örnektir. Eğitim sistemlerimizde, aile yapımızda ve sosyal politikalarımızda ahlaki değerlere daha fazla yer vermemiz gerekmektedir. Gençlerimize, ahlakın ve değerlerin modern yaşamın vazgeçilmez bir parçası olduğunu öğretmeliyiz.
Modernlik, bireysel özgürlüklerin ötesinde, toplumsal sorumlulukları da içerir. Bu bağlamda, Türkiye’deki ahlaki çöküşe karşı durmak, sadece bireylerin değil, aynı zamanda toplumun da sorumluluğundadır. Yozlaşma ve yanlış anlaşılan özgürlük kavramları yerine, gerçek modernlik anlayışını benimsemek ve bunu ahlaki değerlerle güçlendirmek, geleceğimiz için atılacak en önemli adımlardan biridir. Avrupa’nın tecrübelerinden ders alarak, kendi toplumumuzu daha ahlaklı, daha bilinçli ve daha modern bir yapıya kavuşturabiliriz. Unutulmamalıdır ki, modernlik ve ahlak birbirinin zıttı değil, tamamlayıcısıdır.