Türkiye'nin siyasi arenası, geçmişten günümüze kadar hep ideolojik alışverişler ve görüş ayrılıklarıyla şekillenmiştir. Farklı siyasi grupların birbirlerine yönelik eleştirileri, karşılıklı suçlamalar ve dağılımlar keskin çizgilerle bölen söylemler, son yıllarda daha da keskinleşti. Ancak bu çatışmaların arasında kalan en büyük sorunlardan biri de çifte standartlar ve iki yüzlü tavırlar. Bugün birçok çevrede, belirli gruplara yönelik ağır eleştiriler yapılıyor, diğer bazı gruplar ise tam anlamıyla korunuyor
Son dönemde HÜDA PAR'a yönelik eleştiriler, bu çifte standartların en belirgin örneklerinden biri haline geldi. Türkiye'deki laik kesimler ve bazı siyasi partililer, HÜDA PAR'ı hedef alarak çeşitli suçlamalarda bulunuyor. HÜDA PAR'a yönelik eleştiriler; Partinin İslami yapısı, geçmiş bağlantıları ve AK Parti ile yapılanmış ittifak üzerine yoğunlaşıyor. Bu eleştirilerin çoğu sert ve ayrıştırıcı bir tonda yapılıyor
Ancak HÜDA PAR'a yönelik bu eleştirilere karşı sorulması gereken önemli bir soru var: Neden benzer eleştiriler, terör örgütü PKK'nın siyasi rejimi açıkça bilinen HDP'ye yapılmıyor? HDP'nin ve onun etrafında kümelenmiş
Bu noktada bir yer ortaya çıkıyor. HÜDA PAR'a oy veren, başka bir ülkenin vatandaşıymış gibi dışlanıyor, ama aynı zamanda HDP'ye oy verenlerin demokratik bir haklarının öne çıkan sürülerek koruma adına alınıyor. Bu çifte caddesi
Bir diğer önemli konu ise AK Parti'ye yönelik yapılan "seçmen kayma" suçlamaları. AK Parti, uzun süredir desteğinin hedefindeydi. Partinin kendi seçmenini kayırdığı
CHP, özellikle büyükşehir belediyelerinde kazandığı başarının ardından, kendi seçmenine yönelik hizmetleriyle öne çıkıyor. Bu durum, AK Parti'yi suçlayanların benzer taktiklerinin uygulandığını gösteriyor. Yani AK Parti'nin eleştirildiği CHP tarafından da kullanılıyor , ancak
Bu çifte standartlar ve eleştirilerin iki yüzlülüğü, Türkiye'deki siyasi kutuplaşmayı daha da derinleştiriyor. HÜDA PAR gibi muhafazakar ve İslami bir partiye yönelik eleştiriler, sol ve seküler kesimlerde yoğunlaşırken, HDP gibi bölücü örgütlerle bağlantılı bir partiye aynı sıcaklıkta eleştiriler geliyordu. Benzer şekilde, AK Parti'ye seçimde kayırma suçlamaları yapılırken, CHP'nin bu konuda göz ardı edilmesi, siyasetin adil ve düzenli bir tartışma ortamından uzaklaşmasına yol açar.
Bu durum, toplumun güven bunalımına ve siyasete olan inancının gelişmesine neden oluyor. Siyasetin her iki tarafı da adil ve eleştirilerinde bulunmazsa, toplumun üyeliliği daha da derinleşecektir.
Sonuç olarak, Türkiye'nin geleceği için en büyük tehlike, bu tür çifte standartlarının devam etmesidir. Eleştiriler, onun zamanının adil olması ve onun kesiminin karşılanması eşit şekilde yapılmalıdır. Aksi takdirde toplumsal güvenin yeniden inşası mümkün olmayacaktır. Farklı siyasi görüşler ve ideolojiler, demokratik birliktelik tartışılabilir olmalıdır. Ancak bunu yaparken, tarafgirliğin değil, hakkaniyeti
HÜDA PAR,