Mustafa Can / Mart 2025
Bu süreçte Türkiye, Suriye krizinde sadece coğrafi yakınlığı nedeniyle değil; tarihsel, sosyolojik ve jeopolitik bağları nedeniyle de ana aktörlerden biri haline gelmiştir.
2025’in başı itibariyle, Suriye’de dikkat çeken yeni bir gelişme yaşanıyor: Bazı dış destekli grupların, rejim ordusu içerisinden organize edilen unsurlarla birlikte yeniden ayaklandığına dair bilgiler giderek doğrulanıyor. Özellikle Dera, İdlib ve Halep çevresinde hareketlilik gözleniyor. Bu durum, bölgede yeni bir kırılmanın, hatta olası bir iç çatışmanın kapısını aralayabilir.
Türkiye'nin Etki Alanı ve Stratejik Duruşu
Türkiye, özellikle Fırat Kalkanı, Zeytin Dalı, Barış Pınarı gibi operasyonlarla Suriye'nin kuzeyinde bir güvenlik kuşağı oluşturmayı başarmıştır. Bu bölgedeki askeri varlık, yalnızca güvenlik değil, aynı zamanda insani yardım, yerel yönetim desteği ve sosyoekonomik istikrar anlamında da bir "yumuşak güç" unsuru taşımaktadır.
Bu yeni ayaklanma dalgası Türkiye açısından iki yönlü risk taşımaktadır:
1. Güvenlik Riski: Rejim karşıtı ayaklanmaların çatışma ortamını yeniden tetiklemesi, Türkiye sınırındaki güvenlik dengesini bozabilir. Bu durum, radikal unsurların yeniden canlanmasına ve göç baskısının artmasına neden olabilir.
2. Diplomatik Sıkışma: Türkiye, son dönemde Şam yönetimiyle dolaylı temaslar ve Rusya-İran ekseninde diplomasi yürütürken; dış destekli bu yeni kalkışmanın, Türkiye'nin denge siyasetini zorlayabileceği bir ortam doğurabilir. Ankara'nın sahadaki etkinliğini sürdürebilmesi, hem diplomasi masasında hem de sahadaki aktörlerle kurduğu dengeyle doğrudan ilişkilidir.
Yeni Bir Dönemin Eşiğinde mi?
Suriye'deki bu yeni hareketlilik; ABD, İsrail, Körfez ülkeleri gibi aktörlerin de sessiz ama etkili bir şekilde devrede olduğu bir tabloya işaret ediyor. Türkiye, bu süreçte daha dikkatli ve çok yönlü bir diplomasi ile hareket etmek zorunda. Çünkü bölgedeki her değişim, sadece Suriye değil, Türkiye’nin iç güvenliği, sığınmacı politikası ve dış ilişkileri üzerinde doğrudan etkiler yaratıyor.
Sonuç
Türkiye’nin Suriye politikasında bu yeni dönemde izlemesi gereken yol haritası, aktif diplomasi, yerel unsurlarla sürdürülebilir ilişkiler ve sahadaki askeri varlığın kontrollü yönetimi üzerine kurulmalı. Yeni ayaklanmaların arkasındaki güçler ve hedefleri doğru okunmazsa, 2011’de başlayan süreç yeniden başa sarabilir.
Türkiye’nin kararlı, akılcı ve çok yönlü dış politikası bu noktada her zamankinden daha kritiktir.